Adalet ve Demokrasi Dalkavukluğu

Adalet ve Demokrasi Dalkavukluğu

Aristo hakkında ne düşünürsünüz bilmem. Fakat sarf ettiği bir kelam vardır ki pek çok modernist görüşe karşı, tabiat kanunu kadar sarsılmaz bir levha niteliğinde parıldar durur. Nedir o söz bilir misiniz? Ben diyeyim:
"Adalet, eşit olanlara eşit bir biçimde, eşit olmayanlara ise eşitsizlikleri ile orantılı olarak davranmayı gerektirir."
Pekâlâ bu söze karşılık insan hakları? Anayasalar? Bir baş bir oy? Hatta demokrasi...?
Bana kalırsa Aristo çok haklıdır. Yakın tarihli seçimlerde gördük ki demokrasi pek de matah bir şey değilmiş. Eğitilmesi imkansız fertleri milyonlara karşı söz sahibi yapınca; adalet, Kral Rex'in elinde bir oyuncağa dönüveriyor. Kral Rex kim, bilir misiniz?
Rex, paşa gönlüne göre hareket eden bir hükümdardır. Öyle ki, Lon Fuller'in bu alegorik hükümdarı; her olaya göre yeni bir hukuk tesis eder, koyduğu kurallar kendi için değil tebaası için bağlayıcıdır, geriye etkili kanunlarla yasama yetkisini kötüye kullanır, kuralları anlaşılmazdır, bu kurallardan etkilenen tebaanın bunlara uyma imkanı yoktur, kurallar pek sık değişir ve ilan olunan yasalar ile uygulama çelişki içindedir. Şimdi sizden, gözlerinizi 36°- 42° Kuzey paraleli ve  26°- 45° doğu meridyenleri arasına çevirmenizi isteyeceğim. İmam yellenirse cemaat pisler, mantığıyla şu coğrafi konuma bir bakınız. Kral Rex aynı Kral Rex... Bir farkı var ki, o da halkın esrarlanmış gözleri. Neticesi kendinin menfaatine bile dokunsa Kral Rex'e gönülden bağlıdırlar. Hoş, böyle bir atmosferde Kral Rex'in isteyip de yapamayacağı bir şey yok. En azından Fuller'in alegorisindeki halk, bu mevcut 8 aykırı durumu hak etmiyordu. Buna karşılık Anadolu, bunu fazlasıyla hak ediyor. Şimdi anlayacaksınız beni:
Yine Aristo'ya dönelim. Bilimin ayağında pranga sayılan bu muhterem hoca müthiş bir tablo çizmiştir. Bir yönetim bağlamında rejimler tablosu... İşte bu tabloda demokrasi, halkın diktatörlüğü olarak arz-ı endam eder. Buyrunuz, netice ayan beyan ortada. İliklerimize değin tecrübe ediyoruz vesselam! 
Sizce, coğrafi konumunu verdiğim ülke, halkın diktatörlüğüne maruz kalmamış mıdır? Pek tabii. Tıpkı bir mazoşist gibi neticelerinden adeta haz bile duyuyorlar. Baş baş fedaileriyle beraber demokrasi banyosundan yeni çıkmış şu milletin haline bir bakın! Ne anlar bu insanlar demokrasiden? Bu insanları geçtim, onların önünü açan ve mikrofon uzatanlar... Körler ülkesindeki tek gözlü bir padişahtan başka nedirler?
İşin garip tarafı; her insan bir kitaptır, diyerek medyayı asalaklaştıran ve sözde en demokratik ibadetleri yerine getirmiş gibi insan haklarını müdafaa eden hukukçuları ve siyasetçileri de görüyor bu gözler. Adaleti, idealin ulaşılmaz kucağına atanları da müşahede ediyor ve hemen her an pervasızca çoğalan bu başsız ve sonsuz kalabalığa baktıkça yeis içinde kederleniyor da...
Aldığı her nefeste, attığı her bakışta da avaz avaz susturulmuş bir vaveyla var dilinde:
"Dağdaki çobanla benim oyum bir mi?"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSMET ÖZEL'e RÜCU

İSTİHÂLE

Aynı Yaştayım