SEN MUTTASIL BEN
SEN MUTTASIL BEN
Reha
(İki ruhun dirilişidir.)
Bir gül koparmış Gayya vadisinde Yaradan,
Vakitlerden mehtâp… Ve mekânsız bir odadan,
İnce bir ruh çağrılıp, o huzûra gark olmuş!
Güllerde bir insicam, dudaklarına dolmuş!
Kızıl ve beyaz; visal ufkunda raks eylerken,
Meçhul ruhun dudağı renkten renge girerken,
‘’Ol!’’ demiş Yaradan, ‘’Ol!’’… Bir yazgıdır yazılmış,
Muttasıl iki ruhun, kalplerine kazılmış.
Muttasıl ruhlarda bir serzeniş, doğrulmuşlar.
Erişilmez bir veznin, ininde yoğrulmuşlar.
Göklerde hep pervane kesilmiş mâh melekler
Yıldızlara hapsolmuş, dillerdeki dilekler.
Ünsiyet
(Ayrılık vaktinin vurduğudur.)
Yaradan, ilk ve de son, ebedi duasıyla,
İhtiyaçtan öte bir muhtaçlık edasıyla,
Buyrukların üstünde bir ses ile konuştu:
‘’Kaderleriniz benim sözlerimle buluştu.
Ve şimdi ayrılıyor, tekrar birleşmek için.
Sakın ola ki bana sormayın, buyruk niçin?
Sizler mecruh vadide bir şiirle vücûda;
Kavuştunuz ezelden, şimdi yollar mahdûda,’’
Kırk katman azap ile yolundu tüm bağıtlar,
Kader defterinde kan kızıl oldu kâğıtlar.
Muttasıl iki ruh bir dem yola revân oldu.
Hasret bir sekte ile ruhlara âyan oldu.
Veda
(Yabancılaşmadır.)
Nefesten bir gışâ ve rüzgardan ellerini
Yoktan bir var kuşattı; şiirden dillerini!
Muttasıl bedenlere iki melek sırdaştı,
Her gök üstünden hepsi, mesafelerce aştı.
Ve en son arzın ağı yırtıldı ötelerden,
Bir dil seçtiler, daha önceki bestelerden.
Peyderpey indiler hep, göklerin mahfilinden,
Bir meczuba rast geldi onlar en sefilinden.
Arkasında dumanlar bırakarak sokuldu,
Onlara temas etti ve ardından yok oldu.
Bildiler ayrılığı, âh etti Mecnûn bile,
İlk musiki böylece duyuldu sükûn ile.
Elem
(Ayrı ve yabancı vakitlerin hülasasıdır.)
Yabancılık yamandı! Elem ile kaldılar.
Mahdût hayallerden hep, süslü yalan çaldılar!
Rüzgârında zamanın, uçuştular pervâsız;
Bir mûsikiye hasret, nizamsız ve nevasız!
Uyku bir sığınaktı, uykusuzluk sükûnet;
Mekânın sinesine, kondurulmazdı rahmet!
Geceler sonsuz ışık! Gündüzler bir muamma,
Tatlı bir keder hâli, dualarda müsemma!
Yeis
(Çaresizliğin tek çıkış yoludur.)
Kandillerin ışığı yanmaktaydı o gece.
İstikamet bir nasip, başlar dahi secdede.
Eller arşa giderken, göklerden gelen davet,
O efsunlu ân! İşte sonu gelmez nihayet!
Işıltılar saçarak, kıvrak nur hâleleri;
Bir karanlığa boca ettiler nâleleri.
İki renkten yadigâr, bayıltıcı nefhâda,
Kalpler mutmain oldu, buluştular semâda.
Dua
(İki ayrı sesin tekleşmesi ve ruhların
birbirine âşinâlığıdır Allah katında…)
‘’Rabbim, gönlüme çare! Hicrana boğulmuşum!’’
‘’Rabbim, gönlüme çare! Hicrana boğulmuşum!’’
Aşk
(Ruhlardan biri söz alır ve inzal…)
"Sırlar, sırlar muazzam... Şu gökte sırma nizam;
Altın kemer kuşanmış, yârin beli mutalsam!
Çağrıma icap eyle! Ey, ezelden kanıma
Muttasıl, râm olmuş ruh! Sarıl şu nihânıma!
Ne yalnızlıklar doğdu ve de battı içimde!
Binbir türlü sancılar, en dehşetli biçimde!
İçinde, arşa değen sırların sükûneti,
Miadıma borçtur, o kımıldayan dehşeti,
Bir çift söz ile yeksân etmek kızıl şafakta!
O dem buluruz belki vuslâtı bir sokakta.
Bir dokunuş! Katından bir visal ilmihâli,
İnzal eyle ya Rahman! Kahret şu mekruh hâli!’'
…Amin…
MEHMET CAN KUYUCU
Yorumlar
Yorum Gönder